Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar: Kitabın tam adı Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar-Birinci Bölüm: En Eski Zamanlardan Başlayarak Apar Sülâlesinin Düşmesi Tarihi Olan Milâdî 552'ye Kadar şeklindedir. Kitabın hazırlanma ve yayımlanma macerasını önsözün sonunda Atsız şöyle anlatır: "Bu kitabı 1933'te yazmağa başlamıştım. Malatya Orta
Cenaze Töreni: Tercüman, Cumhuriyet ve Yeni Asya gazetelerinin 13 Aralık 1975 tarihli sayılarında "Nihal Atsız Bugün Toprağa Veriliyor" başlıklı haberler vardır. Atsız'ın vefatını herkes duymuş, cenazesinin 13 Aralık'ta kaldırılacağını herkes öğrenmiştir. Atsız, Reşide Sançar'a "Kimseye haber vermeyin. Birkaç kişiyle
Reklam
TBMM Kürsüsünden Atsız'a Hücum: 1962 Mart'ında CHP milletvekili Osman Sabri Adal'ın TBMM kürsüsünden Atsız'a hücum etmesi bazı gazetelerde yer aldığı gibi Millî Yol'da da genişçe yer alır. Konu Tedbirler Kanunu'dur. Başbakan İsmet İnönü ile meclisteki partilerin genel başkanları Adalet ve Anayasa Komisyonu'na bir
Bir insana tavsiyeler
1. Utanç bir prangadır. Kendini azat et. 2. Yeteneklerin hakkında endişelenme. Sevme yeteneğin var. Bu yeter. 3. Diğer insanlara karşı nazik ol. Evrensel boyutta onlar sensin. 4. İnsanlığı teknoloji kurtarmayacak. İnsanlar kurtaracak. 5. Gül. Sana yakışıyor. 6. Meraklı ol. Her şeyi sorgula. Şimdinin gerçeği gelecekte bir hikaye olacak sadece. 7.
Sayfa 261Kitabı okudu
“Önderliğin birinci niteliği cesarettir. Eğer o yoksa, diğer yeteneklerin kıymeti yoktur.”
Sayfa 153 - İnkilâp KitabeviKitabı okudu
Atsız da savunmasında işkenceleri şöyle anlatır: "Emniyet Müdürlüğü'nde işkence odasındaki feryatlarını kendi hücremden ıstırapla dinlediğim, mahkemede ilk tahkikattakine aykırı ifade verirse yeniden aynı işkenceye sokulmakla tehdit edildiğini bildiğim Reha... İnsanların insan gibi hava ve güneş görerek yaşayacağı kocaman bir askerî
Reklam
O halde, tertemiz şehitlerin idamlarının sebepleri şunlardır: Hapishanelere göğüs gerdiler ve akidelerinden şaşmadılar.. Allah katındakileri Cemal Abdünnâsır’ın yanındakilere tercih ettiler. Dinleriyle dünyalarını satın almayı kabul etselerdi, nimetlere gark olurlar ve «İLERİCİ DEVRİM KAFİLESİ»nin önünde yer alırlardı. Birinci hapis hayatı süresi içinde 1954-64 yazı işleri genel sektereterlik teklifini altı defa reddeden Seyyid Kutub değil mi idi? Çünkü o, bir münafık gazeteci olmak istememişti. Daha önce de Kültür ve Enformasyon Bakanı olmayı reddeden gene Seyyid Kutub değil midir? O halde ipe çekilsin Seyyid Kutub. Hem o hem de onun gibi olanların hepsi. Diğerleri de dayaktan ve işkenceden ölünceye kadar hapishanelerde yatsınlar. Yuvaları dağılsın ve aileleri baskı altında inlesin dursunlar.. «İlahlaşan Lider»in buyruğuna karşı gelmenin cezasıdır bu...
Sayfa 61 - Cağaloğlu Yayınevi
Bütün bunlardan sonra başlıca sebep, kahraman şehidin cahiliyyetle (cahiliyet, İslâm aleyhtarlığıdır.)(¹) mütarekeyi ve pazarlık yapmayı kabul etmiyen takriri ve islâm propagandacılarının, İslâm düşmanlarının entrikalarına karşı daima müteyakkız bulunmaları gerektiğine dair devamlı tekrarlamalarıdır. «İslâm düşmanları, cahiliyetin seyrini İslama
Sayfa 54 - 55, 56, 57 Cağaloğlu Yayınevi
Ey oğlum! Bu dünyada üç türlü insan vardır:
Birinci grup, akıl ve fikirleri yerinde, istikbali az-çok gören ve düşünen, hiçbir gayr-i tabiilikleri olmayan kimselerdir. İkincisi, hangi yolun doğru veya eğri olup olmadığını bilmekten uzak olan kimselerdir. Ancak bu duruma kendi istekleriyle değil, etraflarının tesiriyle düşmüşlerdir. Nasihat edildiğinde doğru yola gelirler, hakikati kabul eder, söz dinlerler. Bununla birlikte çoğu zaman da duyup işittiklerine uyarak yaşarlar. Üçüncüsü ise, ne kendileri bir şeyden haberdardır, ne de yapılan ikaz ve nasihatlere kulak asarlar. Sadece kendi arzularına uyar ve her şeyi bildiklerini zannederler. Bunlar en tehlikeli olanlardır. Ey oğul! Yüce Allah, eğer seni ilk sırada saydığım kimselerden yaratmışsa, sevinir, Cenâb-ı Hakk'a şükrederim. Yok eğer ikincilerden isen, sana yapılan nasihat ve ikazlara kulak vermeni tavsiye ederim. Sakın üçüncü gruba dahil olmayasın! Onlar, hem Allah'a, hem de insanlara karşı iyi bir durumda değildirler. Ey oğul! Padişahlar, ellerinde teräzi tutmuş kimselere benzerler. Ancak asıl padişah odur ki, elindeki terâziyi doğru tuta... Sen padişah olunca, teraziyi doğru tutmanı tavsiye ederim. O zaman yüce Allah da, senin hakkında hayır murâd eder. Seni salihlerden kılar. Her şey O'nun mâlûmudur..." (2. Murad Han'ın oğlu Fatih Sultan Mehmet Han'a verdiği nasihat)
Sayfa 97 - Erkam yayınlarıKitabı okudu
Seyyid Kutubu kendi kaleminden takib edelim: «Bu satırların sahibi, ömrünün kırk senesini okumakla geçiren bir insandır. Bu müddet zarfında birinci vazifesi, muhtelif beşerî bilimlerin kısm-ı azamini okumak ve mütalâa etmekdi. Bilim sahalarında gerek profesyonel ve gerek amatör olarak çalıştı.. Sonra kendi akidesinin ve kültürünün kaynaklarına döndüğünde bu muazzam inşa karşısında bütün okuduklarının ne derece cılız kaldığını hayretle müşahade etti. Aslında da öyle olmalıydı. Fakat ömrünün bu yolda geçen kırk senesiyle yanmadı. Çünkü O kırk sene ona, Cahiliyetin hakikatini, sapıklık ve cılızlığını, cibilliyetsizliğini, dağdağa, böbürlenme, kuruntu ve iddia gibi hususiyetlerini öğretti. Bir müslümanın bu iki kaynağı bir araya getirip almasının mümkün olamıyacağını yakinen bildi. Mamaafih bu pasajda kaydettiğim husus benim kendi görüşüm değildir.. Esasen bu meselede şahsî görüşün yeri yoktur. O hak terazisinde, müslümanın kendi görüşünden çok daha ağırdır; zira Allah (cc) ve Peygamberinin (sav) kavlidir. Bu hususda, onu hakem kılıyor ve ihtilâf ettikleri meselelerde Allah ve Resulüne müracaat eden mü’minler gibi, biz de Allah ve Resulüne müracat ediyoruz...»
Sayfa 9 - Cağaloğlu Yayınevi
Reklam
Aşağıdaki yazı, 1312 [m. 1894] senesinde, Almanyada Würzburg şehrinde neşr edilmiş olan ve Prens Salvator, Prof. Graus, teolog Kirchberger, baron von Bibra, Bayan Threlfall tarafından hâzırlanan (Spaneien = İspanya) ismindeki eserden alınmışdır: (İspanyada en mühim şehrlerden biri, Cordoba (Arabca ismi: Kurtuba)dır. Bu şehr, Arab Endülüs
Sayfa 385 - Hakikat KitabeviKitabı okudu
Birinci kural yaradana hangi kelimelerle tanımladığımız kendimizi nasıl gördüğümüze aynı tutar şayet tanrı dendi mi öncelikle korkulacak utanılacak utanılacak bir varlık geliyorsa aklına demekki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla yok eğer tanrı dendi mi evvela aşk merhamet ve şevkat anlıyorsan sen de bu vasıflardan bolca mevcut
Birinci sema'a başlandı. Ehlinin malûmu olduğu üzere sağ ayağa «çark, sol ayağa «direk» tâbir ederler, yâni dâima sağ ayak yerinden kalkıp çark eder, sol ayak yerinde durur, her çarkta îsm-i Celâl hafiyyen zikrolunur. Yâni kalbden «Allah » zikriyle meşgul olunur. Ben de bu minval üzere sem'a başlayıp, vaktaki tennure tamamiyle açıldı ve aşk havası içini ve dışını sardı, o beyaz tennure dalgalanmaya başladı. Etrafa gözucu ile nazar etmek lâzımdır ki çarpmasın, Donanmây-ı Hümâyûn gibi birbiri ardınca hareket etmek iktiza eder. İsm-i Celâl ile meşgul oldum. Etrafta olan ziyaretçileri, alâim-i semâ gibi kürevî bir hat, dedeleri bu hat içinde beyaz bulut, Hazret-i Şeyhi de, makamında, kırmızı post üzerinde yeşil destarlı sikke-i şerif lâbis olduğu halde merkez-i dâire gibi sabit ve müstahkem gördüm. Birinci selâm tamam oldu. İkinci selâma çıkmadım. Tâb-ü tevânım kesilmişti. Makamımda durdum. Sâir dedeler ikinci ve ilânihaye dördüncü selâma başlayıp bitirdiler. Nihayet herkes yerinde oturdu. «Hitamehumisk» diye bir aşr-ı şerif okundu, duâ edildi. Dem-i Hazret-i Mevlânâ çekilerek âyin-i şerife nihayet verildi. Herkes hücrelerine gittiği gibi ben de dedemle beraber hücreme gittim. Osman Bey de geldi. Sigara ve kahve içildi.
Sayfa 32
Bir gün bütün değer yargıları değişecek ve yargılananlar yargıç, eziyet edenler de suçlu sandalyesine oturacaklardır ve onlar o kadar utanacaklar, o kadar utanacaklardır ki utançlarının ve suçlarının ağırlığı yüzünden ayağa kalkamayacaklardır. O zaman, akıllı ya da akılsız bütün ezilenler, yani bizim caddedeki insanların çoğu, yani öcü geliyor
Sayfa 222 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Osman Gazi
Oğlu Orhan Gaziyi de Bursa'nın fethine gönderdi. Bursa, 1326 tarihinde fetholundu. Bu sıralarda Osman Gazi, Nikris hastalığından rahatsız olduğundan yatıyordu. Oğlu Orhan Gaziyi yanına çağırttı. Yatağının başında Ahi Şemseddin, Ahi Hasan, Turgut Alp, Saltuk Alp bulunmakta idiler. Bu zatların huzurunda şunları söyledi: "Oğullarıma ve dostlarıma birinci vasiyetim şudur: 'Daima gaza ve cenge devam ediniz. Cihadın kemaline verip, sancağı daima yüksekte tutunuz. Hanedanından ve torunlarından her kim ki, doğru yoldan ve adaletten geri kalır, o, ruz-i mahşerde, Peygamberin şefaatinden mahrum kalsın!"
Sayfa 129Kitabı okudu
521 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.